Aşırı sağcı İngiliz siyasetçi Nigel Farage’ın Avrupa Birliği (AB) üyeliği konusunda ikinci bir referandumyapılması teklifinde bulunması, ülkede yeni referandum tartışmalarına neden oldu.
İngiltere’nin 2016’da yaptığı AB referandumunun mimarı olarak bilinen eski Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) lideri Farage, bugün sosyal medya hesabından yayımladığı mesajda “Belki ama sadece belki, AB konusunda ikinci bir referandum yapmalıyız. Bu, meseleyi bir nesil boyunca ve tam olarak kapatırdı.” ifadelerini kullandı.
UKIP’in kurucu lideri Farage, partisinin misyonunu İngiltere’yi AB’den çıkarmak olarak tanımlıyordu.
Farage’ın mesajına 2016 referandumu sırasında AB’den çıkılması için yürütülen kampanyalarda öncü rol oynayan iş adamı Arron Banks da destek verdi.
“Şimdi radikal bir şeklide hareket etmezsek, farkında olmadan sahte ve sadece sözde bir Brexit’e doğru gideceğiz.” değerlendirmesinde bulunan Banks, “Gerçek Brexitçiler köşeye sıkıştırıldı ve şu an tek seçenek yeniden sandığa gitmek ve halkın gerçek Brexit’e desteğini haykırmasına izin vermek. Ayrılma taraftarları ezici bir çoğunlukla kazanacaktır.” görüşünü dile getirdi.
UKIP’in eylül ayında göreve gelen yeni lideri Henry Bolton ise partisinin yeni bir referanduma karşı olduğunu açıkladı.
UKIP Avrupa Parlamentosu Milletvekili Gerard Batten da eski lideri Farage’ı “dikkat çekme peşinde olmakla” ve “siyasi rakiplerine tabakla fırsat sunmakla” suçladı.
AB YANLILARINDAN DESTEK
Brexit kampanyasının destekçilerinden olan ve halen devlet bakanlığı görevinde bulunan Steve Baker da Farage’ın başarılı bir Brexit’in önündeki gerçek engel olduğunu savundu.
İngiltere’nin AB içinde kalması için kampanya yürüten “Britanya için En İyisi” adlı grubun lideri Lord Malloch Brown ise Farage’ın yeni referandum teklifini “Yapalım” yanıtıyla değerlendirdi.
İngiltere’de AB konusunda yeni bir oylamaya ihtiyaç olduğunu belirten Brown, “Ekonomimiz, istihdam, topluluklar ve genel olarak toplum üzerindeki etkisini gördükçe, Brexit faciasına her gün şahit oluyoruz. Farage bu sözleri ile AB’den ayrılma çabasının ülkeye getirdiği kaosla arasına mesafe koymaya çalışıyor.” açıklamasını yaptı.
Anamuhalefetteki İşçi Partisinin AB yanlısı Milletvekili Chuka Umunna da “Nigel Farage belki de hayatında ilk kez anlamlı bir şeye dikkat çekiyor.” dedi.
İngiltere’de önceki yıl yapılan AB referandumunda yüzde 48’e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı alınmıştı.
BREXIT KUTUPLAŞMASI
Brexit sürecini 29 Mart’ta resmen başlatan ülkede, bu süreci geri çevirmek için yapılan hukuki girişimler Yüksek Mahkemece reddedilmişti. Ülkede Brexit sürecinin geri çevrilmesi için yürütülen kampanyanın en önemli figürü, bu konuda yaptığı açıklamalarıyla zaman zaman gündeme gelen eski Başbakan Tony Blair.
Brexit sürecini destekleyenler ise “yumuşak” ve “sert Brexitçiler” olarak ikiye ayrılıyor. Sert Brexitçiler İngiltere’nin AB ile üyeliğe özgü bütün bağları koparmasını savunurken, yumuşak Brexitçiler başta Gümrük Birliği ve Ortak Pazar’a erişim gibi alanlar olmak üzere AB ile özel bir anlaşmaya gidilmesi yönünde çaba sarf ediyor.
KABİNEDEKİ HASSAS DENGE
Theresa May liderliğindeki hükümet içinde de bakanlar arasında Brexit konusunda yaklaşım farkları bulunuyor. Brexit Bakanı David Davis ile Dışişleri Bakanı Boris Johnson sert Brexitçilerin başını çekerken, Maliye Bakanı Philip Hammond yumuşak Brexit yanlısı olarak öne çıkıyor.
May’in bu hafta başında gerçekleştirdiği kabine değişikliğinde eski Avrupa Bakanı David Lidington’ı Başbakan Yardımcılığı görevine getirmesinin sert Brexitçiler arasında bu atamanın Brexit sürecini yumuşatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle tepki çektiği yorumları yapılmıştı. Lidington, 2016 referandumu sırasında AB’de kalınmasından yana aldığı net tutumla biliniyor.
Öte yandan, İngiltere ile AB arasında geçen yıl haziran ayından beri yürütülen Brexit müzakerelerinde aralık ayında temel konularda bir anlaşmaya varılmıştı. Taraflar Brexit sonrası ilişkileri ele alacakları ikinci aşamaya bu yıl geçmeyi kararlaştırmıştı.
İngiltere ile AB arasında her konuda anlaşmaya varılması halinde 29 Mart 2019’da AB’den resmen ayrılacak ülke, 2 yıl sürmesi öngörülen bir geçiş sürecine girecek. Herhangi bir anlaşmaya varılamaması halinde ise İngiltere aynı tarihten itibaren AB’den otomatik olarak ayrılmış kabul edilecek. (HABERLER.COM)