Londra, Avrupa finans piyasalarının kalbi olarak görülüyor. Ancak İngiltere bu ay 50.maddeyi yürürlüğe sokarak AB`den ayrılma sürecini (Brexit) resmen başlatmaya hazırlanırken, uluslararası bankalar Londra’daki merkezlerinde binlerce çalışanı İngiltere dışına taşımaya hazırlanıyor. Avrupa’daki birçok şehir de Londra’dan pay kapmak için adeta savaşıyor.
Londra ile ilgili en büyük endişe finansal pasaport ve Londra’daki euro cinsinden işlemlerde clearing. Londra’dan Avrupa operasyonlarını yöneten çok sayıda finans şirketi, finansal pasaport uygulaması yoluyla Avrupa’daki müşterilerine kolaylıkla hizmet sağlayabiliyor. İngiltere’nin AB’den ayrılmasının ardından, özellikle Londra’daki finans şirketlerinin Avrupa pazarına erişiminin kesilmesinden endişe ediliyor. Bundan dolayı bazı kuruluşların AB içinde yer alan diğer finans merkezlerine kayabileceği belirtiliyor. Finans merkezleri de Londra’dan pay kapmak için adeta savaşıyor. Paris ve Frankfurt bu savaşta öne çıkan isimler. Londra’dan boşalacak olan bu alanı doldurmaya talip şehirler arasında Dublin, Paris, Amsterdam ve Lüksemburg da var. Hatta Vilnius’dan Milano’ya Milano’dan Valletta’ya kadar küçük şehirler de finans göçünden pay kapmaya çalışıyor.
PARİS, EN AGRASİF VE İSTEKLİ ŞEHİR
Londra’nın dominant rolünü uzun zamandır kıskanan Paris, Brexit’i fırsata çevirmeye çalışıyor. Paris , 180 bin kişinin istihdam edildiği finans sektörü ve yüksek yaşam kalitesiyle zaten Avrupa’nın en büyük bankalarına ve Euronext borsasına ev sahipliği yapıyor. Fransız lobi grupları, son aylarda işdünyası liderleri ve piyasa katılımcılarıyla görüşmeler yapmak için sıklıkla Londra’ya ziyaretlerde bulundular. Lobi grubu Europlace, Londra’dan en az 20 bin çalışanı kendilerine çekmek istediklerini dile getiriyor. Regülatörler de üzerine düşeni yapıyor; Londra’da çalışma izni olan opertörlere Paris’te iki gün içinde faaliyete geçebilmeleri için izin verilecek. Üstelik gerevli evrakı İngilizce bile hazırlayabilecekler. Bankacılar için ‘kır- mızı halı’ kampanyası kapsamında Paris ‘ekspat’lar için yüzde 50’ye varan cömert vergi kolaylıkları da hazırladı. Diğer yandan, bankalara özel işe alım ve işten çıkarma prosedürleri üzerinde de çalışmalar yapılacağı belirtiliyor. Paris’in bir diğer hamlesi bankacıları cezbedecek çalışma alanlarının yaratılması.
FRANKFURT, ECB’YE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR
Frankfurt’un güçlü yanlarının başında ev sehipliği yaptığı kurumlar var. Avrupa Merkez Bankası, Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) AB Finans Otoritesi’nin bulunduğu Frankfurt, bu yarışta kendisini istikrarlı, duyarlı ve saygı duyulan bir finans merkezi olarak konumlandırıyor. Frankfurt’un önemli ataklarından biri Almanya’daki çalışanları koruyan sert kuralları gevşetmek böylelikle bankaların yüksek gelirli çalışanları Londra’daki kadar kolay bir şekilde işten çıkarmalarına olanak vermek. Ancak Frankfurt Paris ile karşılaştırıldığında, merkezinde yaşayan 700 bin kişiyle çok cansız bir şehir olarak görülüyor.
DUBLIN’DE TİCARİ GAYRİMENKUL SIKINTISI VAR
Dublin de vergi avantajları ve kolay iş kanunları sayesinde güçlü rakiplar arasında. Google, Facebook, Twitter, Linkedln gibi teknoloji devlerinin AB üssü olan şehir ayrıca büyük finans kuruluşlarının yarısından fazlasının iştiraklerine de ev sahipliği yapıyor. İrlanda’nın, Avrupa Birliği içinde İngiltere dışında resmen İngilizce’nin kullanıldığı tek ülke olması da şehrin tercih edilmesinde artı bir kriter olarak değerlendiriliyor. Özellikle sigorta şirketleri burada iştirakler oluşturmaya başladığı ve 100’den fazla finans hizmetlerinin ilgi gösterdiği belirtiliyor. Şehrin devavantajlarına gelince; kiralıık kaliteli ticari gayrinmenkul ya da konut sıkıntısı çekiliyor. Ancak hükümet, Brexit’e hazırlık amacıyla yüksek bütçeli bir program hazırladı. Programda, çalışanların yerlerini değiştiren şirketleri vergi kolaylıkları getiriliyor.
Lüksemburg, ‘hala bankacıları seviyoruz’ diyor
Lüksemburg, düşük vergi oranlarıyla bankacıların istihdamını kaydırabileceği bir diğer adres, 800 milyar euroluk varlığa sahip 143 bankanın faaliyet gösterdiği Lüksemburg, Skype ve Paypal gibi şirketlerin AB karargahı konumunda. Lüksemburg kendi reklamını ‘bankacıları hala seven ülke’ olarak yapıyor. Üstelik, Brexit sonrasına hazırlanan bankaların ilgisini çekmeye başlamış gibi görünüyor. Amsterdam,teknolojideki gücünü konuşturuyor. Fintech, yüksek işlem hacmi ve euro clearing işlemlerine talip olan Amsterdam da Uber, Tesla, Netflix ve dünyanın en büyük veri transferi üslerini barındırıyor. Orta Avrupa’da yer alması ve gelişmiş dijital altyapısı, teknolojiye gidirek daha fazla bağımlı hale gelen finans şirketlerini cezbetmesi umuluyor.
LONDRA, 700 BİN FİNANSÇI İSTİHDAM EDİYOR
İngiltere’de halihazırda finans sektörü ülke ekonomisinin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor. Ülkede 2.2 milyon finans sektörü çalışanının yaklaşık 700 bini ise Londra’da bulunuyor. Avam Kamarasının verilerine göre 2014 yılı itibarıyla İngiltere’nin finans ve sigortacılık hizmetlerinin ülke ekonomisine yıllık katkısı yaklaşık 126,9 milyar sterlin seviyesinde. İngiliz hükümeti 2013-2014 döneminde ülkedeki bankalardan ortalama 21,4 milyar sterlin seviyesinde vergi geliri elde etti.(DÜNYA.COM)