Tıp tarihinde ilk kez genetiği değiştirilmiş domuz kalbini insana başarıyla nakleden ABD’deki ekip, kalbi kokainle diri tuttuklarını açıkladı. Ekibin eşbaşkanı Pakistan kökenli doktor, insana domuz kalbi nakletmede ve kalbe kokain aşılamada hem Müslümanların hem de ABD’deki uyuşturucuyla mücadele dairesinin kaygılarını nasıl aştıklarını anlattı.
Bu ay ABD’nin Maryland Tıp Merkezi’nde genetiği değiştirilmiş domuz kalbini bir insana naklederek bir ilke imza atan doktorlar, bunu az miktarda kokain kullanmaları sayesinde başardıklarını belirtti. Doktorlar, kokain solüsyonu aşılanması sayesinde kalbin tazeliğini iyi koruduğunu ve çok iyi attığını söyledi.
Ameliyatın üzerinden 2 haftadan uzun süre geçerken, domuz kalbi 57 yaşındaki alıcının vücudu tarafından reddedilmedi. Bu nakil gerçekleşmeseydi ölmesi beklenen David Bennett’ın durumunun iyi olduğu ve iyileşmeye devam ettiği bildirildi.
Maryland Üniversitesi Tıp Merkezi’nin Ksenotransplantasyon (bir başka canlı türünden insana yapılan organ nakli) Direktörü Dr. Muhammad Mohiuddin’e sürecin tüm ayrıntılarını anlattıran Vice News, bunu ‘İlk kokain bağlantılı domuzdan insana kalp naklinin arkasındaki Müslüman doktor’ başlığıyla haberleştirdi.
Pakistan’da tıp eğitimi aldıktan sonra 1992’de ABD’ye gelen ve organ nakli alanında uzmanlaşan Dr. Mohiuddin, Revovicor laboratuvar şirketi tarafından üretilip DNA’sı bir insan konakçıya uyacak şekilde değiştirilen kalbin İsveçli tıbbi teknoloji şirketi XVIVO tarafından satılan kokainli solüsyonla güçlendirildiğini aktardı.
Nakledilecek organların vücut dışına çıktıklarında canlılıkları hızla bozulduğundan ya çok yakın mesafeden getirilmesi ya da uzun mesafeden getirilecekse bu tür malzemeler kullanılması gerekiyor. Maryland’e 24 saatlik uzun yolculuk yüzünden canlı dokunun bozulmasını önlemek için de kokainin kortizol ve adrenalin gibi yaklaşık 10 hormonla karıştırıldığı bir solüsyon kullanıldı. Ancak tescilli solüsyonun, bu amaçla kokainin daha önce hiç kullanılmadığı ABD’de Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi’nin (DEA) alarm zillerini çaldırdığını belirten Dr. Mohiuddin, “Herkes ‘Aman tanrım, kokainin burada ne işi var’ diye düşündüğünden kokain kelimesi hemen öne fırlıyor” dedi. Yine de DEA’yla uzun bir izin başvurusu sürecinden sonra kokaini ameliyatta kullanılmak üzere ithal ettiklerini aktaran Dr. Mohiuddin, “Biraz zahmetli, ama kontrollü maddeleri ithal ederken rutin bir prosedür” diye ekledi.
Uyuşturucu-hormon kokteylinin etkinliğinin gerisindeki mekanizmayı bilmediklerini belirten Dr. Mohiuddin, o sırada ‘neden’ ile ilgilenmediğini, çünkü bu karışımın alternatiflerden çok daha iyi performans gösterdiğini dile getirdi.
“Bu solüsyonu kullanmadığımız zamanlarda 48 saat içinde arızalar meydana geliyordu. Ama bunu kullanmaya başladığımızda kalp çok iyi korunmuş hale geldi ve çok iyi atmaya başladı” diyen Dr. Mohiuddin, kokainli karışımın ABD çapındaki diğer organ nakli prosedürlerinde de yaygın olarak kullanılması çağrısında bulundu:
“Genellikle 2-3 saat içinde kalp getiremediğimiz için bu işlemin buradaki düzenleyici kurumlar tarafından da onaylanması büyük bir ilerleme olacak. Bu, diğer eyaletlerden kalp getirmemizi sağlayacak.”
“Nakledecek organ bulunamadığı için sadece ABD’de yılda yaklaşık 150 bin kişi hayatını kaybediyor. Dünyada kaç kişinin daha hayatını kaybettiğini varın siz hesaplayın” diyen Mohiuddin, domuzdan insana kalp naklinin, büyük bir organ kıtlığı krizi yaşayan ABD’deki ulusal organ nakli listelerinde bekleyen binlerce kişiye hayat kurtaran olanaklar açtığına dikkat çekti: “Bu teknik başarılı olursa, neredeyse hepsini kurtarabileceğiz.” Dinine bağlı Pakistanlı doktor açısından, sürecin kokain kadar domuz kısmı da pürüz çıkarmış. Alternatif hayvanlarla deney yaptıklarını ama insana nakil için en uygun genetik bileşenlerin domuz kalbinde bulunduğunu belirten Mohiuddin, şöyle konuştu:
“Ailemden çok tepki aldım. ‘Neden bu hayvanı kullanıyorsun’ diye. Babam bana hep ‘En azından başka bir hayvan kullanmayı deneyebilir misin’ diye sorardı.”
“Düzenli olarak domuz eti tüketilen bir ülkede yaşadığım için Batı dünyasında bu etik bir sorun değildi. Daha kolaydı.”
Yine de ailesinin endişeleri ile kendi inancının domuz kullanımını sorgulamasına neden olduğunu söyleyen Mohiuddin, “İslam’ın tüm ilkelerini takip etmeye çalışıyorum, bu yüzden bu endişe her zaman aklımın bir yerinde oldu. Dolayısıyla bu hayvanı kullanmaya devam etmem için bir sebep bulmaya çalışırdım” dedi.
Şüphelerini gidermek için konuyu dünyanın dört bir yanından bir dizi din alimiyle istişare ettiğini belirten Pakistanlı doktor, “Nihai fikir birliği, tanrının gözünde bir insanın hayatını kurtarmaktan daha önemli bir şey olmadığıydı” diye ekledi.