Ailecek yemek yerken masadakilerden biri, “Koronavirüs aşılarıyla vücudumuza bizi izleyecek mikroçipler yerleştirileceğini” söyleyebilir. ya da bir arkadaşınızla birkaç kadeh içtikten sonra “Covid-19’un aslında var olmadığını” duyma ihtimaliniz hiç de az değil.
Peki bugünlerde komplo teorilerine inanan kişilerle nasıl konuşmalısınız?
Yanlış düşüncelere karşı çıkmak önemli olsa da tartışmanın öfkeli bir kavgaya dönüşmesi hiçbir zaman işe yaramaz.
İngiliz bilim yazarı Mick West, “Benim birinci kuralım, o buluşmayı berbat etmemek olur” diyor:
“Sinirli, hararetli bir diyalog herkesi saçmalık hissiyle baş başa bırakır ve neticede komplo teorilerini sağlamlaştırır.”
Psikolog Jovan Byford, komplo teorilerinin genellikle güçlü bir duygusal boyutu olduğunu vurguluyor:
“Bunlar sadece doğru ve yanlışlarla ilgili değildir. Dünyanın işleyişine dair bir kızgınlıkla ve hınç duygusuyla desteklenir.”
Üstelik komplo teorileri bu yıl, salgın, ABD siyaseti ve dünyadaki diğer büyük olaylara açıklama getirme dürtüsüyle tırmanışa geçti.
İngiltere’nin güneyindeki Wight Adası’nda yaşayan 38 yaşındaki Catherine bu durumu doğrudan yaşayanlardan.
Eskiden aşıların insanlara zarar vermek için kullanıldığıyla ilgili komplo teorilerine inanan Catherine, artık bu düşünceleri bir kenara bırakmış:
“Her durumda sakin kalmak çok önemli. Konuştuğunuz kişi kim olursa olsun, inançlarıyla ilgili en az sizin kadar tutkulu olduğunu ve bunu mezara kadar savunabileceğini unutmayın.”
Ve hekimlerin tavsiyesini unutmayın: Bağırmak koronavirüsün yayılma riskini artırır.
Bir şeyleri “düşük sesle” konuşmak için bir neden daha.
Yanlış bilgiyle mücadele eden First Draft adlı organizasyondan Claire Wardle, “Arkadaşlarınız ve ailenizle konuşmalarınızda onlarla dalga geçmek yerine empatiyle yaklaşın” diyor.
Wardle’ın kuralı şu: Kimseyi görüşlerinden dolayı topluluk önünde utandırma. Bu muhtemelen geri teper
Psikolog Jovan Byford da, “Eğer komplo teorileri hakkında tartışmaya girişecekseniz, başkalarının inançları hakkında kibirli olmayın. Ortak bir zemin bulmaya çalışın” sözleriyle bunu destekliyor.
Unutmayın ki insanların komplo teorilerine inanma nedenleri genellikle kaygılı olmalarıdır. Bu duyguları anlamaya çalışın, özellikle de 2020 gibi bir yılı geride bırakırken…
Komplo teorilerine inanan insanlar genellikle şunu söylerler: “Ben bizzat araştırdım.”
Ancak sorun şudur ki araştırmaları genellikle YouTube’da “uçlarda gezen” videolara, Facebook’ta rastgele takip ettikleri insanlara ya da Twitter’daki peşin hükümlü hesaplara dayanır.
Ancak Byford’a göre, komplocu fikirlere egemen olan şüphecilik, aynı zamanda akılcı düşüncenin de anahtarı olabilir:
“Komplo teorilerine inanan birçok kişi, kendilerini sağlıklı şüpheciler ya da kendi kendini eğiten araştırmacılar olarak görür. Bunu, değer verdiğiniz ve paylaştığınız bir şey olarak sunun. Amacınız onları daha az meraklı ya da daha az şüpheci yapmak değil, amacınız şüphe duydukları şeyi değiştirmek.”
Belfast’ta yaşayan ve 11 Eylül komplo teorilerinin büyük takipçisi olan Phil’e yardım eden de bu yöntem oldu:
“Genelde, resmi anlatılardan şüphelenen birçok uzmanın varlığını vurgulardım. Bu benim için çok ikna ediciydi. Neden yalan söylesinler diye düşünürdüm.”
Ancak Phil daha sonradan şüpheciliğini yalnızca “resmi kaynaklara” değil, alternatif uzmanlara da yöneltmeye başladı.
Bilimsel yönteme ve şüpheciliğe daha derin bir yaklaşım geliştirdi. Sırf bir uzman inanıyor diye bir bilginin doğru olamayacağını düşündü:
“Herhangi bir düşünceyi savunan uzmanlar ve çok zeki kişiler bulabilirsiniz.”
Claire Wardle ise komplo teorilerini ortaya atan kişilerin ne elde etmeye çalıştığına odaklanmayı öneriyor:
“Örneğin sağlık için takviyeler satanların elde edeceği maddi kazancı ya da elde etmek istedikleri itibarı düşünün.”
Veri doğrulama önemlidir ancak komplo teorilerini tutkuyla savunanlar karşısında genelde doğru yaklaşım olmayabilir. Uzmanlara göre, sorular iddialardan daha etkilidir.
Claire Wardle, “Dezenformasyon yaratan kişilerin taktiklerine odaklanmak, ortadaki yanlış bilgiyi çürütmekten daha etkili bir yol” diyor.
İnsanları inandıkları şeyler hakkında sorgulamaya teşvik etmeyi düşünün. Örneğin bazı inançları birbiriyle çelişiyor mu? Savundukları teorinin detayları bir anlam ifade ediyor mu? Karşı deliller hakkında hiç düşündüler mi?
Geçmişte komplo teorilerine inanan Phil, “Sorular sorarak ve insanların hataları fark etmesine izin vererek, emin oldukları inanca şüpheyle bakmalarını ve alternatif görüşleri duymalarını sağlarsınız” diyor.
İyi bir diyalogun sonunda bir aydınlanma anı yaşanacağını düşünüyor olabilirsiniz ancak bundan hiç emin olmayın.
Komplo teorilerine gömülmüş birisi için buradan çıkmak uzun bir zaman gerektirebilir.
Psikolog Jovan Byford, “Ne elde edebileceğiniz konusunda gerçekçi olun. Komplo teorileri, onlara inananlara bir tür üstünlük duygusu aşılar. Bu da öz saygının önemli bir kaynağıdır ve bu nedenle de değişime direnmeleri normaldir.”
Veri doğrulama konusunda çalışan Claire Wardle’a göre, mesele sadece ego ile ilgili değil. Geride bırakmakta olduğumuz yıl, birçokları için ürkütücüydü ve komplo teorileri bir tür sığınma alanı yarattı.
Wardle şunları söylüyor:
“Herkesin hayatlarının alt üst olduğunu ve herkesin açıklama arayışında olduğunu kabul edin. Komplo teorileri dünyayı açıklama iddiasındaki basit, güçlü hikayeler sunar. Gerçeklik ise karmaşık ve dağınıktır. Beyinlerimizin gerçekliği işlemesi daha zordur.”
Ancak uzmanlar, hızlı sonuçlar görmeseniz bile vazgeçmemeniz gerektiğinin altını çiziyor.