Çinli jeologlar tarafından hazırlanan bir rapor, Suudi Arabistan’ın nükleer yakıt üretiminde kullanılabilecek düzeyde uranyum cevherine sahip olabileceğini ortaya koydu.
İngiltere’de yayımlanan Guardian gazetesi, ülkedeki kraliyet yönetiminin talebi üzerine hazırlanan gizli rapora ulaştı.
Çin’in Suudi Arabistan ile imzaladığı nükleer enerji işbirliği anlaşması gereğince Çinli jeologlar (yerbilimciler) Riyad’ın uranyum rezervlerini tespit etmesine yardımcı oldu.
Raporda yer alan bilgilerin, Riyad’ın nükleer silah programına ilgi göstermesi nedeniyle ifade edilen kaygıların artmasına yol açacağı belirtiliyor.
Rapora göre, ilk incelemeler sonucunda Suudi Arabistan’ın orta ve kuzey batı kesimlerinde tespit edilen rezervlerden 90 bin ton uranyum üretilebilir.
Riyad yönetimi, ülke içinde uranyum üretimine önem verdiğini açıktan ifade etmiş; 2017’de üst düzey bir yetkili bunun, nükleer enerji programı için “kendi kendine yeterlilik” yönünde atılmış bir adım olacağını kaydetmişti.
2019’da hazırlanan raporda, Suudi Arabistan’daki uranyum rezervlerinin nükleer reaktörlerde yakıt olarak kullanılabileceği ve fazlasının ihraç edilebileceği belirtiliyor.
Ancak net uranyum miktarının ve çıkarma masraflarının tespiti için daha ayrıntılı incelemelere ihtiyaç olduğu ifade ediliyor.
Guardian gazetesi, Pekin Uranyum Jeoloji Araştırma Enstitüsü ve Çin Ulusal Nükleer Kuruluşu’nun Suudi Jeoloji Araştırmaları ile birlikte hazırladığı raporun otantikliğini bağımsız olarak doğrulatamadığını belirtiyor.
İngiltere’deki Exeter Üniversitesi’nden maden uzmanı Profesör Kip Jeffrey, bu rezervlerin ne kadarının çıkarılabileceğinin bilinmediğini, bu miktarın muhtemelen enerji santrallerinde kullanılabilecek miktardan daha fazla olacağını ifade ediyor.
Uzmanlar, Suudi Arabistan’ın dışa bağımlı olmayacak şekilde yeterli uranyum üretmesinin, kendi nükleer silah programını oluşturmasına katkıda bulunabileceğini söylüyor.
‘Nükleer enerji veya silah programı için ön hazırlık’
ABD merkezli düşünce kuruluşu Brookings Institution’dan Bruce Riedel, elde edilen bilgilerin, Suudilerin nükleer enerji veya silah programı için “gerekli ön hazırlıkları aktif bir şekilde” yerine getirme çabası içinde olduklarını gösterdiğini ve ülke içinde uranyum kaynaklarına sahip olmasının bu çabaları artıracağını belirtiyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın, İran’ın nükleer silah sahibi olması halinde Riyad’ın da “bir an önce aynı şeyi yapacağı” yönündeki 2018’deki açıklamaları ABD ve müttefiklerinde endişelerin artmasına neden olmuştu.
Ülkede şeffaflığın olmaması en büyük kaygı nedeni olarak dile getiriliyor. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (IAEA) ülkedeki nükleer faaliyetleri tümüyle gözlemleme çağrılarına Riyad’ın olumlu yanıt vermediği belirtiliyor.
IAEA başkanı Rafael Grossi, Pazartesi günü yaptığı açıklamada “Onlarla görüşmekteyiz. Barışçıl amaçlı nükleer enerji geliştirme konusuyla ilgileniyorlar” demişti.
Ülkedeki en büyük uranyum yataklarının, Prens bin Selman’ın ekonomiyi petrole dayalı olmaktan kurtarmayı öngören 2030 Vizyonu projesi kapsamında kurulması planlanan Neom kenti yakınlarında olduğu belirtiliyor.
Çin-Suudi ilişkileri
Çin’in 2017’de dokuz farklı alanda başlattığı uranyum rezervlerini tespit çalışmaları geçen yıl sonunda tamamlandı.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’ndan Mark Hibbs, Pekin’in Suudi Arabistan’a ilgisinin diplomatik ve ticari olduğunu, nükleer programında yardımcı olarak ABD’nin önemli ortaklarından biri olan Riyad ile bağlarını güçlendirdiğini ve Çin’in maden cevheri ihtiyacını karşılama ve nükleer santral için gerekli cihazları satması bakımından önem taşıdığını vurguluyor.