Ünlü muhasebeci Altan Kemal, Brexit sürecinin ekonomiye etkilerini Londra Gazeteye değerlendirdi.
Ünlü muhasebeci Altan Kemal, Brexit sürecinin ekonomiye etkilerini Londra Gazeteye değerlendirdi.
Altan Kemal… Londra’nın en tanınan, güvenilir muhasebecilerinden… Kıbrıs’tan 1973 yılında geldiği İngiltere’de başarı merdivenlerini birer birer çıkan, günümüzde Türkçe konuşan toplum üyeleri de dahil olmak üzere her milletten çok sayıda işletme sahibine muhasebe ve finans hizmeti veren Alton & CO şirketinin kurucusu…
İşi gereği sermaye ve finans piyasalarını yakından takip eden Altan Kemal, 23 Haziran 2016’da yapılan Avrupa Birliği (AB) referandumundan çıkan Brexit sonucuyla birlikte yepyeni bir sürece, daha doğrusu tarihi bir dönemece giren İngiltere ekonomisinin geleceği hakkında merak edilenlere Londra Gazete aracılığıyla açıklık getirdi.
Alton & CO şirketinin kurucusu Altan Kemal ile yaptığımız özel Brexit röportajından öne çıkan bölümler şöyle…
İNGİLTERE AB’YE GİRİNCE CANLANDI
“İngiltere AB’ye 1975 yılında girdi. Ülkede o yıl işsizlik oranı yüzde 20’nin üzerinde, enflasyon ise yüzde 30’a yakındı. Vergi oranları ortalama yüzde 76-77, en üst dilim de yüzde 83’tü. Ayrıca kira gelirinden yüzde 98 vergi alınırdı. O dönemler İngiltere için “Avrupa’nın hasta devleti” derlerdi. Fakat İngiltere ekonomisi AB’ye girdiği 1975’ten sonra birden düzelmeye başladı. Bu tesadüf olamaz. Margaret Teacher göreve geldiği zaman, bazı alanlarda yüzde 98’e varan aşırı yüksek vergi oranlarını yüzde 40’a kadar çekti. Vergi dilimi sonra yüzde 33 ve günümüzde yüzde 20’ye kadar geriledi. Hatırlıyorum da; vergi oranı yüzde 40’a çekildiği yıl, ülkede en fazla vergi toplanan yıl olmuştu. Başka bir ifadeyle; ekonomi canlandı, işsizlik azaldı, enflasyon ve faizler düşmeye başladı. Daha da iyi olabilirdi, fakat elektrik yetmediği için fabrikalar 75’li yıllarda haftanın üç günü çalışabiliyordu. İngiltere o günlerden bugünlere geldi.”
HER YIL 350 BİN YENİ İŞGÜCÜ GEREKİYOR
“İngiltere’nin her yıl 300-350 bin arasında yeni işgücüne ihtiyacı olduğu söyleniyor. Bu yeni işgücü kesinlikle ülkenin kendi nüfusundan karşılanamaz. Üstüne üstlük İngiliz nüfusu yaşlanıyor. Birilerinin çalışıp vergi vermesi ve o yaşlı kesime ödenecek emekli maaşlarının toplanması gerekiyor. Referandumdan Brexit kararı çıkmamış olsaydı, işgücü açığı yabancılar sayesinde rahatlıkla karşılanırdı. Bu konuda umutsuz olmazdık. Ne yazık ki gelinen noktada işler karıştı. Gönül isterdi ki Brexit olmasın ve ekonomide sorunlar yaşanmasın. Esasında İngilizlerin geneli AB’yi hiçbir zaman kabullenmedi. “İşimize gelirse oradayız, gelmezse yokuz” fikrini savundular.”
LONDRA ‘FİNANS MERKEZİ’ UNVANINI KAPTIRACAK MI?
“Önceden Avrupa veya dünyaya açılmak isteyen şirketlerin ilk tercihi İngiltere olurdu. Artık uluslararası bir şirketin Brexit sonrası, merkez olarak İngiltere’yi, Londra’yı tercih etmesinin bir anlamı olmayacak. Günün sonunda her şey ekonomiye dayanıyor. En büyük endişem; ‘Avrupa’nın finans merkezi’ olan Londra’nın, Brexit sonrası küçülmesi ve bu unvanını muhtemelen Frankfurt’a kaptıracak olması… Bu durum ülke ekonomisini ciddi manada sarsar. Frankfurt ‘finans merkezi’ olmaya çoktan hazırlandı, ancak Londra’nın verdiğini veremez.”
2017 YILI EKONOMİK AÇIDAN KÖTÜ GEÇECEK
“Brexit sürecinden dolayı 2017 yılı ekonomik açıdan çok kötü geçecek. Ekonominin belli kaideleri var. Uluslararası işletmeler işsizliğin arttığı ve enflasyonun yükseldiği İngiltere’yi yatırım için artık çok güvenli bulmuyor. Sterlin ise dolar ve Euro karşısında daha da değer kaybedecek.
AB İLE AYRILIK ÇOK UZUN BİR ZAMAN ALABİLİR
“İngiltere ile Avrupa Birliği’nin 42 yıllık ilişkisini bir evliliğe benzetirsek; her şeyin bir anda kolay kolay bitemeyeceğini, ayrılık için uzun bir sürecin gerekeceğini söyleyebilirim. Veya evlilikte bazen “ayrıldık” denir, ancak bir bakmışsınız eşler tekrar barışmış ve yeniden başlamış. Böyle bir durum da ortaya çıkabilir. 42 yıllık evlilik sürecinde bütün kanunlar, bütün bankacılık sistemi değişti, İngiltere ile Avrupa Birliği her açıdan iç içe girdi. Dolayısıyla AB’den çıkmak o kadar da basit değil. Ayrıldığında bütün sistemini değiştirmek zorunda kalacaksın. Bu da çok uzun bir zaman alabilir.
İngiltere bence Avrupa Birliği’nden çıkmamalı. Brexit nedeniyle insanlarda büyük bir güvensizlik, ekonomide ise büyük bir belirsizlik yaşanıyor. Durağanlaşan ekonomik yapı içinde şirket iflaslarına da tanık olabiliriz. Brexit nedeniyle hayat pahalılığı artacak, enflasyon ve işsizlik daha da yükselecek.”
TÜRKİYE’DEN GELEN YATIRIMCI SAYISI ARTIYOR
“2016 ve 2017’de, Türkiye’den İngiltere’ye gelen yatırımcı sayısı, Brexit sürecinin olumsuzluklarına aldırış etmeden artış gösterdi. Bu manada, uluslararası ticarette güvenilir olan ve yatırımın kolay yapıldığı İngiltere’nin düşünülmesi mantıklı olmakla birlikte, bu süreci hızlandıran koşulun, Türkiye’deki siyasi çalkantılar olduğu da söylenebilir. Türkiye’den İngiltere’ye gelen işadamlarının genelde; eğitim, ticaret, altın toptancılığı, finans, inşaat gibi alanlarında iş yapmak istediğini görüyoruz. Brexit süreci yaşanmamış olsaydı bu yatırım furyası daha da hızlı olurdu.”
EKONOMİK KRİZLERE DAHA DİRENÇLİ BİR TOPLUMUZ
“Kıbrıslıyım, 1973 yılından bu yana İngiltere’de yaşıyorum. Gördüğüm şu; Türkçe konuşan toplum genelde ekonomiyi, iş yapmasını ve ticareti çok iyi biliyor. İş hayatında çalışkan, cesaretli ve girişimciyiz. Çok başarılı işadamlarımız var.
İngiltere’de, özellikle gıda sektöründe çok büyük bir ağırlığa, etkinliğe sahibiz. Bu konuda yaptığım çalışmanın neticesinde, gıda sektöründe yarattığımız toplam ekonomik hacmin yaklaşık 6 milyar pound olduğunu söyleyebilirim. Bu, çok ciddi bir rakam. Tahminlere göre; gıda ve diğer sektörlerde Türkçe konuşan topluma ait küçük, orta ve büyük ölçekli olmak üzere 40 bine yakın işletme var. Yarattığımız onbinlerce kişilik istihdam ve ödediğimiz vergilerle bu ülke ekonomisi için ne kadar önemli olduğumuz açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Ayrıca Türkçe konuşan toplumların ekonomik krizlere karşı daha dirençli olduğunu da düşünüyorum.
Türkçe konuşan toplumun bundan sonraki süreçte özellikle ekonomiye katkısı daha da artacak. Neticede, birinci nesil işe başladığında bir tabanı yoktu. Şimdi ikinci nesil işe girdi ve eminim onlar çok daha güçlü geliyor. Yapılan işin üzerine daha fazla koyacaklar. Bu durumdan dolayı gelecek dönem için umudum büyük.”