Arazinin müteahhitlere satılması halinde mevcut binanın yıkılacağı ve yerine “karma kullanımlı bir caminin” yapılması umuluyor. “Eğer yeniden geliştirmemiz gerekiyorsa, zemin katında bir cami ve bazı perakende satış mağazaları, üst katında ise dairelerimiz olur. Aynı enerjiye sahip olmaz”.
1903 yılında inşa edilen ve başlangıçta Yahudi cemaati tarafından sinagog olarak kullanılan bir bina, 1970’lerde terkedilmiş ve ardından Erkin Güney’in babası Ramazan Güney tarafından devralınarak İngiltere’nin ilk Türk camisine dönüştürülmüştür. Güney, o dönemlerde caminin yoğun ilgi gördüğünü ve maddi sıkıntıların olmadığını belirtti.
Güney, son yıllarda Kıbrıs Türk cemaatinin camiye katılımının azaldığını, bazılarının vefat ettiğini, bazılarının taşındığını veya ulaşamadığını ifade etti.
2000’li yıllardan bu yana, Dalston bölgesi yoğun bir yenileştirme sürecinden geçti ve yerel halk, yakınındaki Ridley Road pazarının geliştiricilerin eline geçmesine karşı mücadele etti. Ancak, kiraların yükselmesiyle birlikte, bölgede uzun süredir yaşayan birçok insan zorunlu olarak bölgeyi terk etmek zorunda kaldı.
Güney, “Bölgede yaşamayı karşılayamadıkları için birçok topluluk üyesinin göç etmek zorunda kaldığını” belirtti. “Var olmayı göze alamadıkları için taşındılar. Camiamızı kaybettik.”
Ayrıca, Britanyalı genç Kıbrıslı Türklerin de “batılılaşmış ve kopuk” oldukları için camiye gitmeyi bıraktıklarını dile getirdi. “Onlara ulaşmaya devam ediyoruz ve geri dönmelerini teşvik etmeye çalışıyoruz. Bu köprüyü kurmaya çalışıyoruz ama zor” dedi.
Mescid-i Ramazan’ın açılmasından bu yana bölgede yaklaşık 10 caminin açılmasıyla birlikte rekabet arttı. Artan maliyetler camide ibadet edenleri de etkiliyor. Güney, “Buralarda cemaat güçlü değil, herkes ekmeğinin peşinde” dedi. Bazı kişiler yardım kutusuna para yerine düğme koyma yoluna gitti.
Yaklaşık 12 yıl önce caminin yönetimini devralan Güney, öncesinde bir gece kulübü sahibiydi. “Bir gün ‘Artık bunu yapmayacağım’ dedim ve kapıları kapattım” dedi. Caminin bakımına yardım eden “iyi Hıristiyan çocuk” Michael, baştan sona Güney’in yanındaydı. “John McVicar’dan Gandhi’ye geçti” dedi.
Eskiden gece kulübündeki müzik ses sistemi artık camide duruyor. Bazen, Müslümanların ezan sesi aşağıdaki sokaklarda çalınırken hoparlörler çatıya konuluyor. Güney, “Ben sıradan bir cami başkanı değilim” dedi.
Caminin ayakta kalması için düzenli bağış çağrısında bulunuyor. “Eğer 100 kişi bize ayda bir beş ya da on pound verirse, bu külfeti ortadan kaldırır” dedi. Güney, ayrıca tarihi binanın onarımı için para topluyor. Geçtiğimiz günlerde caminin çatısındaki kırık bir pencerenin tamiri £2.000 sterlinden fazlaya mal oldu.
Güney, şunları söyledi: “Ben para için burada değilim, olsaydım binayı satar giderdim. Camidir, satılmamalı, müdahale edilmemelidir. Burası kutsal bir yer.”