Amerikan gazetesi New York Times’ın şubat ayında, Fransa’da ayrımcı ve İslamofobik muameleye maruz kaldıkları için çok sayıda Müslüman’ın ülkeyi sessizce terk ettiğine dair haberinin ardından, Fransız medyası da bu Müslümanlara mikrofon uzattı.
Fransız Journal Du Dimanche (JDD) gazetesinin ardından Franceculture, ülkede kendilerini güvende hissetmedikleri ve dinlerini özgürce yaşayamadıkları için Fransa’dan İngiltere’ye taşınan Amar ve Nadia’ya ulaştı.
Mağaza müdürü, adını terörle mücadele polisine verdi
Başkent Paris’in de dahil olduğu Ile-de-France bölgesinin Meudon-la-Foret kentinde büyüyen ancak artık İngiltere’nin Leicester kentinde danışmanlık yapan Amar, ailesinden dini eğitim almadığını, 20’li yaşlarından itibaren dine yöneldiğini anlattı.
Bir mağazada satış müdürü olarak çalışan Amar, mağazanın tuvaletlerinde patlayıcı malzeme bulunmasının ardından, iş arkadaşlarının ona İslamofobik şakalar yaptığını, “Bin Ladin” dediğini ancak kendisinin bunu komik bulmadığını belirtti.
Amar, mağaza müdürünün, adını terörle mücadele polisine vermesi üzerine 24 saat gözaltına tutulduğunu belirterek Paris’te terör saldırılarının yaşandığı 2015’teki durumun daha da kötüleştiğini aktardı.
“Fransa’da her zaman görünüşümüzle yargılanıyoruz, beyaz birinin sakalı varsa bu moda olduğu içindir ama beyazlar haricindekiler hemen ‘İslamcı’ olarak damgalanıyor.” ifadesini kullanan Amar, Arapça ve Kuran öğreten bir derneğin başkanı olduğu için 2015’te bir kez daha gözaltına alındığını kaydetti.
Amar, bir süreliğine Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşadıktan sonra döndüğü 15 Kasım 2015’te gecenin 2’sinde evine polis baskını yapıldığını, bunun, Fransa’yı terk etmeye götüren süreçte bardağı taşıran damla olduğunu dile getirdi.
Artık o noktada İngiltere’ye göç etmeye karar verdiğini söyleyen Amar, Fransa’yı bazen özlese de ülkede hakim olan güvensizlik ortamını özlemediğini söyledi.
Amar, Leicester’e son yıllarda yerleşen belki 2 bine yakın Müslüman Fransız aile olduğunu, Fransa’da gelecek yıllarda daha az İslamofobi olmasını umduklarını ifade etti.
Başörtüsü nedeniyle ilk iş mülakatında elendi
Paris’in banliyölerinde büyüyen 32 yaşındaki Nadia da gençliğinde kendi isteğiyle başörtüsü takmaya başladığını ancak 18 yaşındaki ilk iş mülakatında insan kaynakları biriminin kendisiyle bu nedenle görüşmediğini anlattı.
Kendisine yapılan muameleyi değiştirmek için insan kaynakları uzmanı olma yolunda ilerlediğini ifade eden Nadia, Paris’te büyük şirketlerde çalışmaya başladığında da başörtüsünü çıkarmasının istendiğini aktararak “Kimliğimin bir parçasını reddetmek zorundaymışım gibi hissettim.” dedi.
Nadia, 2015 saldırıları sonrası oluşan ortam, “ayrılıkçılık” etrafındaki siyasi söylemler ve sokakta başörtüsüne yönelik hakaretler nedeniyle Brexit’ten kısa süre önce İngiltere’ye göç etmeye karar verdiğini aktardı.
Halen Londra’da çok uluslu bir şirketin insan kaynakları biriminde çalışan Nadia, gelecekte Fransa’daki ailesinin yanına dönmek istediğini belirterek “Gelecekte umarım, İslam ve başörtüsü kamusal tartışmaların bir parçası olmayacak.” ifadesini kullandı.
Öte yandan JDD’nin 16 Şubat’ta, “Erdoğan’ın ülkesine sığınan genç Fransız Müslümanlar” başlığıyla yayımladığı haberde, Fransa’dan, Müslüman olmaları nedeniyle yaşadıkları baskıdan kaçarak Türkiye’ye gelen eğitimli, girişimci ve üretken Müslümanlar konu alınmış, Türkiye’nin uzun zamandır bu kişileri cezbettiği belirtilmişti.