Nükleer enerji yanlısı aktivistlerin ve çevreci grupların sayısı dünya çapında hızla artarken, Almanya’dan İngiltere’ye, Fransa’dan ABD’ye kadar pek çok ülkede, birbirinden ilginç eylemlerle ekonomik kalkınma ve iklim değişikliği ile mücadelede ‘nükleer enerji’nin önemine dikkat çekiliyor.
Çevresel nedenlerle nükleer enerjiden yana olma fikri, onlarca yıldır birçok insana bir çelişki gibi görünse de bugün bu durumun değiştiği gözleniyor. Bilim insanları, öğrenciler, gazeteciler, iş adamları, politikacılar, ünlü modeller ve aktörler nükleer enerji konusundaki desteklerini her platformda dile getirmeye başladı. Brezilyalı ünlü top model Isabelle Boemke de onlardan biri. Son birkaç hafta içinde nükleer enerjinin çevresel faydaları hakkında sosyal medya hesaplarında bir dizi video yayınlayan 29 yaşındaki model, yarım milyondan fazla izlenen Tik Tok videosunda, “Bir minicik ayı şeklindeki sakıza eş değer bir uranyum peleti, 2 bin poundluk kömür kadar enerjiye sahip. Bu, daha küçük alanlarda çılgın miktarda enerji oluşturabilmek demek. Aynı zamanda daha az arazi gerektirdiği anlamına da geliyor. ve bu da çevre için harika bir haber” diyor.
Hem çevreci hem nükleerci anneler
Heather Hoff ve Kristin Zaitz adlı iki Amerikalı, Kaliforniya’nın son nükleer santrali Diablo Canyon’un kapatılma kararıyla, ‘Nükleer Anneler’ (Mothers for Nuclear) hareketini başlatan isimler. Bu hareket, “Eskiden nükleer enerji konusunda şüpheci olan annelerdik. Ancak şimdi nükleerin çocuklarımızı çevre kirliliğinden, doğal manzaralarımızı dağınıklıktan ve gelecek nesilleri küresel ısınmanın sonuçlarından korumak için gerekli olduğuna inanıyoruz. Nükleer enerji kullanımı konusunda endişeli olanlarla da diyalog başlatmayı umuyoruz” diyerek başlamıştı. Bugün ise İngiltere, Finlandiya, İsviçre, Avusturalya ve Japonya başta olmak üzere tüm dünyadan çocuklarının geleceği için endişe duyan ve daha temiz bir dünya isteyen çok sayıda ebeveynin katıldığı bir organizasyona dönüştü.
Nükleer karşıtlığından nükleeri destekleyen konuma geçen çevre gazetecisi iki kız çocuğu annesi Zion Lights da bu grubun Birleşik Krallık’taki destekleyicilerinden biri. Lights’a göre ‘hem çevreci hem de nükleer yanlısı olunamayacağı’ zihniyetinin ortadan kaldırılması için mücadele edilmesi gerekiyor.
Nükleer santralleri kapatmak doğru mu?
Enerji ve iklim uzmanları, nükleer santralleri kapatmanın ciddi bir hata olacağını, çünkü bunun iklim krizini daha da derinleştireceğini savunuyorlar. Bu konuda Almanya’nın durumu örnek gösteriliyor. ABD’deki Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu’nun (NBER), ‘Almanya’nın nükleerden vazgeçmesinin içsel ve dışsal maliyetleri’ araştırması, nükleer enerjiden vazgeçmenin Almanya’ya yıllık maliyetinin 12 milyar dolara ulaştığını ortaya koymuştu. Bu rakamın yüzde 70’inden fazlası fosil yakıt kullanımıyla oluşan hava kirliliğine bağlı çevresel ve sosyal sorunları çözebilmek harcanırken, nükleer enerji kullanımının kademeli olarak azaltılması nedeniyle tüketicilerin elektrik faturalarında meydana gelen önemli artışlar da maliyeti yükseltmişti. Araştırmaya göre ayrıca nükleer santraller çalışmaya devam etseydi, her yıl fosil yakıtlı enerji santrallerinin oluşturduğu hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybeden bin 100 kişinin ölümlerinin önüne geçilmesi mümkün olabilecekti.
Almanya’da çevre hareketi ve Yeşiller olarak bilinen siyasi partinin kökleri de nükleer enerjiye karşı direnişe dayanıyor. Ancak bugün, iklim krizi bu birleşik cephenin de çökmesine neden oluyor. Çevresel İlerleme, Ekomodernistler gibi çevreci gruplar artık nükleer enerjiyi ‘ekolojik bir kötülük’ olarak değil, iklim krizi ile mücadelede ve enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında ‘nötr’ bir çözüm olarak görüyor. Bu gruplar, nükleer enerjiye desteğini ‘Nuclear Pride’ festivallerinde her geçen yıl daha da yüksek sesle duyuruyorlar.
40’tan fazla şehirde nükleere destek eylemleri
Çok sayıda çevre örgütünün içinde yer aldığı uluslararası bir oluşum olan ‘Nuclear Pride Coalition-Nükleer Gurur Koalisyonu’ tarafından, ‘Nükleer için ayağa kalk’ (Stand Up For Nuclear) kampanyası yürütülüyor. Kampanya ile her yıl dünyanın farklı bölgelerinde, “Şimdi cesaret sahibi olmanın ve nükleer için ayağa kalkmanın tam zamanı. Sana ihtiyacımız var” çağrısı yapılıyor.
Bu yıl da eylül ayı boyunca Avustralya’dan Arjantin’e, İngiltere’den Kanada’ya, Almanya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne, Finlandiya’dan TayVan’a,BeLçika’dan Sudan’a, Hollanda’dan Güney kore’ye kadar dünyanın farklı ülkelerinde 40’tan fazla şehirde tren istasyonlarında, parklarda, meydanlarda gösteriler gerçekleştirildi. Eylemlerle, nükleer enerjiye dair mitlerin ortadan kaldırılması, faydalarının aktarılması ve küresel ısınmaya karşı düşük karbonlu bir enerji geçişinde nükleer enerjinin kilit rolünün altının çizilmesi amaçlanıyor.
Şışkınlık oluşturdular
‘Nükleer için ayağa kalk’ kampanyasına Fransa’dan Voices of Nuclear (Nükleerin Sesleri) de destek veriyor. Voices of Nuclear üyeleri, geçtiğimiz günlerde paris’te Green peace binasının önünde gerçekleştirdikleri, nükleer yanlısı protesto ile kamuoyunun pek de alışık olmadığı bir etkinliğe imza attılar. Fessenheim (Haut-Rhin) elektrik santralinin ikinci reaktörünün kapatılmasını, “İklim vandalizmine hayır” sözleriyle protesto ettiler. Lise öğrencilerinden 40 yaş altı genç profesyonellere uzanan 6 binden fazla gönüllüye sahip The Voices of Nuclear’in kurucusu olan ve başkanlığını yürüten Endüstri Mühendisi Myrto Tripathi, bu eylemi neden Greanpeace binası önünde düzenlediklerini şu sözlerle aktardı; “Greenpeace’in nükleer enerji konusundaki bariz gerçeklere rağmen ileri sürdüklerini kınamak için de buradayız. Nükleer santrallerin güvensiz olacağı, sözde eskimeye başladıkları ve santrallerin kapatılması gerektiği gibi birçok gerçek dışı ifadeyi onlara borçluyuz. Tüm bu ifadeler yanlıştır. Nükleer enerji, temiz enerji geçişinde ve iklim değişikliğiyle mücadelede en önemli çözümdür. Nükleer enerji, Fransa’daki en düşük karbonlu enerji kaynağıdır. Greenpeace’in, Greenpeace International’ın çok uluslu gücü sayesinde ve tüm medya gücü sayesinde tüm dağıtım kanallarında söylemesi ve paylaşması gereken de budur.”
Fransa ve nükleer filosu
Bugün 56 reaktör ile elektrik ihtiyacının yüzde 70’inden fazlasını nükleerden sağlayan Fransa’nın düşük karbonlu elektrik üretiminde örnek bir ülke olduğunu kaydeden Myrto Tripathi, nükleer santrallerin avantajlarını ise şu sözlerle dile getirdi; “Yüzyılın sonunda gezegen için felaket olan sıcaklık seviyelerine ulaşmamak için Paris anlaşmalarıyla belirlenen hedeflere ulaşılması gerekiyor. Fosil yakıtlardan kurtulmak, ekosistem ve biyolojik çeşitlilik için mücadele etmek için sera gazı emisyonlarını mümkün olan en üst seviyede indirmemiz zorunludur. Bugün elektrik üretimi açısından bunu nasıl yapacağımızı biliyoruz. Hatta bunu çok iyi yapıyoruz. Fransa bu alanda dünya lideri. Bunu nükleer filomuz sayesinde yapıyoruz. Sera gazı emisyonlarından kurtulmak için elektrik kaynağı önemli bir konudur. Bu zorluğun üstesinden gelmek ve fosil yakıtlardan kaçınmak istiyorsak dağıtılabilir, konsantre, düşük karbonlu enerji kaynaklarına güvenmekten başka seçeneğimiz yok. Bu kriterleri karşılayan iki kaynak var; nükleer enerji ve hidroelektrik. Bunlar olmadan, karbonsuz ve sürekli bir elektrik tedariğini garanti edemeyiz. Esas olarak göz önüne alınması gereken bunlardır. Yenilenebilir enerji de bu enerji kaynaklarına destek olarak kullanılabilir. Nükleer enerjinin çevre kirliliğine neden olmaması, yüksek vasıflı işler sunması, düşük maliyetli olması, insanlar ve ekonomi için güvenilir güç olması bir ülke ve dünya için önemli unsurlardır.”
“Türkiye için çok önemli”
Tripathi, Mersin ‘de yapımı devam eden AKKUYU Nükleer Güç Santrali’nin inşa edildiği Türkiye için de şunları dile getirdi; “Türkiye gibi kesişme noktasında bulunan, büyüme ve gelişme potansiyeline sahip bir ülke için kendisine ait bir temiz enerji kaynağının olmasının ne kadar önemli olabileceğini sadece hayal edebiliyorum. Nükleer enerji, dünya çapında birçok ülkede benzersiz bir performans ve güvenlik geçmişiyle çok uzun süredir kullanılıyor. Temiz, güvenilir ve kesintisiz bir enerji kaynağına sahip olmak için kurulan nükleer santraller, tüm bu faydalarının yanı sıra işletilirken sera gazı üretmiyor ve dolayısıyla çevrenin korunmasına da katkıda bulunuyor. Nükleer enerji bu özellikleriyle en büyük çevre sorunlarımız olan iklim değişikliği ve hızla bozulan biyolojik çeşitliliğe de bir cevap oluşturuyor.”
Tripathi, Türk gençlerine de şu sözlerle seslendi; “Geleceğiniz hakkında verdiğiniz kararlar, onları yanlış anlamamak için kanıtlanmış bilimsel gerçeklere dayandırılmayı hak ediyor. Bu yüzden nükleer enerji konusuna ilgi gösterin