Alithia gazetesi, Eylül-Ocak döneminin, Kıbrıs sorununun mevcut çerçevede çözümü için son çaba, başarısız olunması halinde ertesi gününün çok zor olacağına işaret etti. Gazete, Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis’in, içinde bulunulan zamanı “çok kritik” diye nitelediğini vurguladı.
Haberi “Dönem Sonunun 5 Ay Öncesi mi?” başlığıyla aktaran gazeteye göre Rum yönetimi, Kıbrıs sorununun son yılların en kritik dönemecinde bulunduğu ve Kıbrıs sorununun, 2004 referandumunun da ötesinde, tarihinin belki de en kritik aşamasında bulunduğu görüşünü pek çok ve değişik şekillerde ortaya koyuyor. Aynı şekilde uluslararası toplum da “Kıbrıs sorununun şu veya bu şekilde kapatılması gerektiği” görüşünü pek çok ve farklı şekillerde belirtiyor.
Gazete, görüştüğü bir diplomatik kaynağın “Kıbrıs sorununda olguların doğal gelişmesi meselesi de vardır. Sonu gelmez çabalarla prosedür 45’inci yılını dolduruyor, uluslararası toplum da 1977’den beri masada bulunan formülle çözülemeyen bir çabaya desteğini sürdürmeye niyetli görünmüyor” dediğini yazdı.
Rum yönetiminin gerçeği, BM Barış Gücü’nün görev süresini uzatan rapordan anlamış göründüğüne dikkat çeke gazete bunun, Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis ve DİSİ Başkanı Averof Neofitu’nun “belki de en tehlikeli kavşakta bulunulduğu” ortak mesajını verdiklerinin açıklamalarından anlaşıldığına işaret etti.
EYLÜL-OCAK DÖNEMİ KRİTİK
Gazete “Güvenlik Konseyi, görev süresini uzatmaya şart koştu ve bir dahaki uzatmanın, bugüne kadar öğrendiğimiz şartlarda olmayacağını ima etti. Güvenlik Konseyi yıl içerisinde, en azından Kıbrıs’taki Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin yeni görüşmenin başlayacağı Ocak 2019’dan önce önemli gelişmeler görmeyi bekleyecek” ifadelerine yer verdi.
Habere göre BM Genel Sekreteri’nin geçici görevlendirdiği Özel Danışmanı Jane Holl Lute’un Ada’daki iki taraf, garantörler ve Brüksel’le temaslarını Eylül başlarına kadar tamamlaması bekleniyor. Ardından Genel Sekreter’e bilgi verecek. Genel Sekreter, BM Genel Kurulu çerçevesinde Eylül sonunda iki liderle de görüşme fırsatı bulacak. O dönemden, Güvenlik Konseyi’ne Kıbrıs’la ilgili raporunu sunacağı 15 Ekim’e kadar, izlenecek prosedüre karar verecek.
Ocak ayına kadar her şey yolunda giderse, yeni bir uluslararası konferansı da içermesi muhtemel yeni bir prosedür olabileceğine işaret eden gazete “bütün müdahiller, gayrı resmî bir ocak takvimi olduğunu biliyor. Yeni çaba başarısız olursa Kıbrıs sorunu, uluslararası toplumun ne tepki vereceğini kimsenin bilemeyeceği başka bir boyuta girecek. Gerçekte, kesin olan tek şey BM Barış Gücü’nde değişiklik yapılacağıdır” ifadelerine yer verdi.
“LUTE, GENEL SEKTERİ İKNA ETMEK İÇİN İKNA OLMAK İSTİYOR”
Gazete Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis’in dün RİK’e yaptığı açıklamada, içinde bulunulan zamanın, Kıbrıs sorunu açısından, bugüne kadar bilinen dönemin sona ermesine damgasını vuracak kadar kritik olduğu görüşünü yinelediğine işaret etti.
Habere göre Mavroyannis “Sayın Lute, Genel Sekreter’i ikna etmek için, (Guterres’in) Kıbrıs sorununa yeniden müdahil olmasının çözümü gündeme getireceği özlü olasılığı bulunduğuna ikna olmak istiyor. Sayın Lute çabalarımızdan kuşku duymuyor ancak bizi geçen yıl başarısız olanın bu yıl başarılı olacağına inandıran şeyin ne olduğunu soruyor” dedi.
Mavroyannis, BM’nin bu yaklaşımının, “çözüm yerine çıkmazla karşı karşıya getirecek bir prosedüre girme tehlikesi konusunda Rum tarafını koruma niteliğinde olduğu” görüşünü de ortaya koydu.
Fileleftheros “Aynı Prosedür mü, Yeni mi?” başlıklı haberinde, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias’ın Lute ile 11 Eylül’de görüşmek üzere randevulaştığını yazdı, Mavroyannis’in RİK’e dün yaptığı açıklamadan detaylara yer verdi.
BM’NİN YAKLAŞIMI ASLINDA RUM TARAFI AÇISINDAN “KORUMA NİTELİĞİNDE”
Habere göre “Başarısızlık lüksü yok” vurgusunu yapan Mavroyannis, BM’nin yaklaşımının aslında Rum yönetimi açısından bir koruma niteliğinde olduğunu belirtti, “Çünkü bizi çözüm yerine çıkmazın resmîleşmesine götürecek bir prosedüre girme riski çok büyüktür. Çünkü Sayın Lute, biz sadece, çözümü gündeme getirme dinamiğini barındıran bir prosedürün eşiğindeysek katkı koyup yardım edeceğiz diyor” ifadelerini kullandı.
Mavroyannis, Genel Sekreter’in sadece Crans-Montana’daki görüşmede ifade edilen prosedürden değil genel olarak prosedürden söz ettiğine dikkat çekti. Mavroyannis “Yani, taraflar uzlaşırsa başka bir şey, başka bir prosedür olabilir” izahında bulundu ancak bunun, masada başka bir şey olduğu anlamına gelmediğini de ekledi.
LUTE’A VERİLEN CEVAP
Rum tarafına (Lute tarafından), başka bir şey isteyip istemediğinin ve iki devletli uzlaşı çözümünün kendi düşünceleri mi olduğunun sorulup sorulmadığı sorusuna karşılık Mavroyannis “Hayır, bize tam olarak böyle sorulmadı” dedi, şunları ekledi:
“Bize sadece, başka düşünce ve önerilerimiz olup olmadığı soruldu ve bir uzlaşı prosedürü sonucu olabileceğine inandığımız önerilerimiz varsa söylememiz istendi. Biz çok net cevap verdik. Bizim için Kıbrıs sorununun çözüm çabası, Güvenlik Konseyi’nin koyduğu parametreler içerisindedir, bunun dışına çıkılmasını kabul etmeyiz. Çabanın Crans-Montana’da kalınan yerden devam etmesinde ve Genel Sekreter’in orada (Crans-Montana’da) görüşülen paketinin idamesinde ısrarlıyız. Başka hiçbir alternatif önerimiz yoktur, olmasını da istemiyoruz dedik.”
ÇIKMAZ İLAN EDİLİRSE…
Kıbrıslı Rum Müzakereci Mavroyannis, çıkmaz ilan edilmesi olasılığı sorulduğunda, Crans-Montana’yı izleyen dönemdekine benzer bir duruma (toparlanma süreci) işaret etti. “Genel Sekreter şimdi de toparlanma sürecinin devam ettiğini söyleyecek” kanaatini dile getiren Mavroyannis, “Sorun, bu toparlanma döneminin, uzayıp sağlamlaştığında özlü çıkmaza sürüklemesidir” dedi.
Kıbrıs’taki Barış Gücü’nün görev süresinin bir sonraki uzatma aşamasının çok daha zor olacağına işaret eden Mavroyannis, Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin ve diğer uluslararası aktörlerin; siyasi prosedürde hiçbir şey olmazken (Barış Gücü’nün) olduğu gibi devam edemeyeceği” yaklaşımında olduğunu söyledi.
Andreas Mavroyannis, son dönemde kullandığı bir terim olan“dönem sonu” tezinde kinayeli bir şekilde ısrar ederek “Bu da halihazırda karşımızda olan, gelecek Ocak ayında daha da şiddetle karşımızda bulacağımız bir sorundur. Barış Gücü’nün varlığından değil işgal bölgelerindeki, Türkiye’yle entegrasyon şartlarındaki dramatik gelişmelerden etkilenecek bir prosedür olacak“ dedi. (KIBRIS.COM)