Politis, “Kıbrıs: Cezalandırılmamış Suçlar” dosyasının bugünkü bölümünde iki Rum ve bir Türk akademisyen tarafından Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasında 2017’de yapılan, 1963-74 döneminde işlenen suçlara bakış açısının ne olduğuna dair yaptıkları anketin sonuçlarına yer verdi.
Gazete haberi “Vatandaşların ve Devletin Suçlara Karşı Tavrı… Kıbrıslı Rumlar 1963-74 İçin Kovuşturmadan Yana… Kıbrıslı Türkleri Öldürenlerin Üçte Biri Polis” başlığıyla birinci sayfasından aktardı.
Gazete araştırmanın 2017 sonunda “Kıbrıs Üniversitesi”nden Haris Psaltis, Kent Üniversitesi’nden Neofitos Loizidis ve Keele Üniversitesi’nden Hüseyin Çakal tarafından, 881 Rum ve 801 Kıbrıslı Türk katılımcıyla yüz yüze söyleşi yöntemiyle yapıldığını yazdı.
Habere göre “toplumlar arası çatışmalar ve savaş sırasında işlenen suçların sorumluları yargılansın ve suçları sabit görülürse en sert şekilde cezalandırılsın” önermesine, katılımcı Rumların yüzde 71,21’i tamamen katılıyor veya katılma eğiliminin yüksek olduğunu belirtti. Kıbrıslı Türkler arasında bu oran yüzde 23,65’te kaldı. Gazete bu durumu, Rumların kendilerini daha mağdur görmelerine bağladı, bu noktada şunlara vurguyu yaptı:
“1999’da Başsavcılık -ve Kıbrıs Türk muadili- tarafından, Kayıp Şahıslar Komitesi’ne verilen ifadelerin cezai kovuşturma maksatlı kullanılmayacağı taahhüt edildi. 28 yıl sonra bin 113 kayıp bulunamadı (Kıbrıslı Türk ve Rumların toplamı 2 bin 2), suçluları kovuşturma sorumluluğu da ortadan kalkmış değil.”
Katılımcılara yöneltilen “barışa karşılık af” önermesini Rumların yüzde 44,85’inin, Kıbrıslı Türklerin de yüzde 42,04’ünün reddettiğine işaret edilen haberde, Rumların yüzde 77,21’inin kurbanların tazmin edilmesi görüşünde olduğunu, Kıbrıslı Türkler arasında bu oranın yüzde 31,53 olduğu kaydedildi.
Gazeteye göre “gerçek ve dostluk komisyonu kurulsun ve işlediği suçları bu kurul önünde itiraf edenler cezai sorumluluktan muaf tutulsun” önermesini Rumların yüzde 33,93’ü ve Kıbrıslı Türklerin yüzde 14.15’i kabul ederken Rumların yüzde 39,89’u ve Kıbrıslı Türklerin yüzde 17.40’ı reddetti.
“Suçlular kurbanlara tazminat ödemeli mi” sorusuna karşılık Rumların yüzde 77,28’i evet, Kıbrıslı Türklerin yüzde 31,53’ü hayır cevabı verdi. Rumların yüzde 62,83’ü ile Kıbrıslı Türklerin yüzde 44,22’si “suçlular kurbanlardan ve ailelerinden özür dilesin” önermesine katıldığını söyledi.
Gazete bu sonuçlardan, “Kıbrıslı Rumlar 1974 savaşı suçluları için mahkeme isterken 1963-64’te Kıbrıslı Türkleri öldüren Rumlara da kovuşturma yolunu açıyor” sonucunu çıkardı ve haberinin “Bir Özür Dilenmeyen Devlet Cinayetleri… Üç Polisten Biri, Güvenlik Birimlerinin İki Üyesinden Biri Şüpheli” başlığıyla ayırdığı bölümünde şunları yazdı:
“Polis Genel Müdürlüğü tarafından, 1963-64 dönemi suçlarını araştırdığı 16 dosyadaki 44 Kıbrıslı Türk cinayetinde şüpheli olarak kaydedilen, 48 kişiden 16’sı polis, 8’i askerdi, o dönemde Kıbrıslı Türklere karşı işlenen suça katılan güvenlik birimi üyelerinin oranı yüzde 50’ye varıyor. Politis’in son günlerde işaret ettiği 1963-64 dönemi Kıbrıslı Türk kurbanlarında olduğu gibi, devletin masum vatandaşların öldürülmesine karışmış olması mümkündür. KİP (Rum istihbarat teşkilatı) ve Polis Genel Müdürlüğü’nün topladığı şahadetler içerisinde; 11 Mayıs 1964’te Mağusa’da Yunan subayların öldürülmesinden sonra her bir Yunana karşılık on Türk öldürülecek emri (kaynağı belirlenemeyen) verildiği bilgisi dolaşıyor. Pulia, Kapota ve Pandelidi’nin 11 Mayıs 1964’te Mağusa’da öldürülmesini takip eden katliam, Polis Genel Müdürlüğü’nün Başsavcılık emriyle araştırdığı dosyalarda kanıtlanıyor, şöyle ki:
Kıbrıs polisinin, kurbanların kalıntılarının bulunduğu 2006-2009 döneminden sonra başlattığı araştırmada sadece 11 Mayıs 1964’te ve sadece bahsi edilen 16 dosyada, 13 Kıbrıslı Türk öldürüldü, iki gün sonra 13 Mayıs’ta otobüsle Pile’ye giden 11 Larnakalı Kıbrıslı Türk öldürüldü. İki Yunana ve bir Kıbrıslı Ruma karşılık 24 Kıbrıslı Türk, emredilmiş görülen oranı neredeyse tutuyor. Ancak sayısal oranların ötesinde, vatandaşlara yönelik cinayetlere devlet memurları topluca katıldığına göre, bu suçlarla ilgili devlet sorumluluğu da ortaya çıkabilir.” (KIBRISPOSTASI)