ŞARKICI Suna Alan, 29 Haziran (Cuma) günü Southbank Centre’da Royal Festival Hall, Friday Tonic konserinde Kürt folk müziği şarkıları ve komşu halkların ezgilerini seslendirdi.
Mülteci halkların sanatçıları ile dayanışma halinde olan Best Foot Music kuruluşunun katkıları ile gerçekleşen konserde, kuruluşun başkanı Phillip Minns açılış konuşmasını yaptı. Ardından Kürt folk şarkılarını seslendiren sanatçı Alan, repertuarında komşu halkların ezgilerine de yer verdi. 20’nci Mülteci Haftası’nı kutlayan bir dizi etkinliğin bir parçası olan bu özel Friday Tonic konserinde sanatçı Alan’a müzisyenler Hüseyin Atasever (bağlama), Gizem Altınordu (perküsyon) ve Volkan Özdemir (gitar) eşlik ettiler.
Birçok halktan dinleyicinin ilgiyle takip ettiği konserde Alan, seslendirdiği her bir şarkının hikayesini de dinleyiciler ile paylaştı. Aynı zamanda Southbank Centre tarafından ”Müzikte Kadınlar” konser dizisi kapsamında organize edilen gecede, Alan’ın ”kadın” temalı eserleri tercih ettiği gözlemlendi. İki bölüm şeklinde gerçekleşen konserin ikinci bölümünün finali Kürtçe şarkılar eşliğinde halaylar çekilerek sona erdi.
Best Foot Music başkanı Phillip Minns, organizasyon ile yaptığı açıklamada şunları söyledi:
”Best Foot Music 2009 yılında kuruldu. Müziğe dair her zaman tutkuluydum ve bazı İngiliz basınında göçe ilişkin olumsuz öykülere karşı endişe duydum. Beni en çok etkileyen an, haberlerdeki görüntüde bir göçmen adam bir adam görüyordu. Ailesi saldırıya uğramıştı ve yaşadıkları yeri değiştirmek zorunda kaldılar. Görüntüde adam, elinde bir akordeon ile otobüse binerken görüntüleniyordu. Çok üzücü bir andı. Bu hikayeyi görmek, içimde bir şey tetikledi ve İngiltere’ye göç etmiş müzisyenleri bulmaya karar verdim. Yerel Polonyalı dükkanındaki insanlar bazı müzisyenleri tanıyordu ve ben de elinde bağlama ile yolda yürüyen bir adamla tanıştım. Suriye’den bir Kürt müzisyeni olduğu ortaya çıktı. O zamandan bu yana bir ekip kurduk ve hala birlikte çalışıyoruz. Çalışmamızın büyük bir kısmı, müzisyenlerin ve halkların kendi hikayelerini anlatmaları için alan açmaya çalışıyor.
İngiltere’de yaşamaya başlayan insanlar hakkında konuşurken kullanılan dil bir endişe kaynağı. “Mülteci” veya “Göçmen” gibi basit etiketler insanlık dışı olabilir ve genellikle bireysel yaşamların ve öykülerin karmaşıklığını inkar etmek için kullanılabilir. Umarım yaptığımız şey insan hikayelerini anlatır ve insanların burada yaşamak için geldikleri nedenlerle ilgili olumsuz söylemlerden bazılarına meydan okur”.