İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) tarafından düzenlenen gece de Gazeteci Yazar Uğur Mumcu ve diğer demokrasi şehitleri saygıyla anıldı.
24 Ocak Çarşamba günü saat 19’da gerçekleşen ve Türk toplumunun oldukça ilgi gösterdiği anma gecesi, Londra’da Kingsland Road’ta bulunan Azerbaijan House’ta gerçekleşti.
Uğur Mumcu’nun hayatını ve bazı önemli konuşmalarının anlatıldığı kısa bir belgesel gösteriminin ardından söz alan İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Jale Özer kaybedilen demokrasi şehitlerinden tek tek bahsettiği konuşmasında şunları söyledi:
“Bu akşam 31 Ocak 1990 tarihinde katledilen ADD Kurucu Genel Başkanı Prof.Dr.Muammer Aksoy başta olmak üzere ,24 Ocak 1993’te katledilen Uğur Mumcu,24 Ocak 2001 tarihinde katledilen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan, ADD Genel Sekreteri Prof. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Bahriye Uçok, Prof. Ümit Doğanay, Docent. Necip Hablemitoğlu Abdi İpekçi, Turan Dursun, Çetin Emeç ve daha nice aydınlanma şehitlerini saygı içinde anıyoruz. Hepsi ışıklar içinde yatsınlar. 31 Ocak 1990 günü, Ankara Bahçelievler’deki evine giderken katledilen, Prof.Dr.Muammer Aksoy hukukçu, yazar ve aynı zamanda bir siyaset adamıydı.1957 yılında üniversite yasasında yapılan değişikliklerin üniversite özerkliğine zarar verdiği gerekçesiyle istifa ettiği üniversiteye, 27 Mayıs 1960’dan sonra yeniden döndü ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Anayasa Hukuku profesörü oldu. 1961 Anayasasının hazırlanması sırasında da anayasa komisyonu sözcülüğü yaptı. Ankara Barosu ve Türk Hukuk Kurumu Başkanlığı’nı yaptı. Yaşamı boyunca laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin savunucusu olan Prof.Aksoy, Atatürk ilkelerinden ve devrimlerinden verilen ödünlerin ülkeyi nereye götürdüğünü çok iyi irdelediğinden, 1989 yılında Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahri Savcı, Münci Kapani ve Bahriye Üçok gibi aydınlarla birlikte Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurmuş ve Kurucu Genel Başkanı olarak çalışmıştır. Katledilmesinden iki saat kadar sonra gazeteleri arayan bir kişi, “Prof. Aksoy’un tesettür konusunda İslama karşı takındığı tavır nedeniyle Müslümanlar tarafından cezalandırıldığını söylemiş ve cinayeti İslami Hareket adına üstlenmiştir. Oysa öldürülmeseydi, sonraki günkü basın açıklamasında şu sözleri söyleyecekti: “Atatürk’ün din düşmanı olduğunu söyleyenler, her alanda kendileri gibi düşünmeyenleri ve farklı inançlara sahip olanları ezmeyi, yok etmeyi din uğruna cihat sayan vicdan özgürlüğü düşmanlarıdır. Atatürkçüler, dinin değil, din bezirganlarının düşmanıdırlar. Vicdan özgürlüğünün değil, başkalarının vicdan özgürlüğünü tanımayan, vicdan ve inancı kendilerinin tekeline almak isteyen saldırganların düşmanıdırlar. Prof. Dr. Muammer Aksoy’un cenazesinde Cumhuriyet’in bir başka yazarı, hocasının fotoğrafını kortejin en önünde kucağında taşıyan, 24 Ocak 1993 yılında, evinin önünde düzenlenen bir bombalı saldırı sonucu yitirdiğimiz Uğur Mumcu’ydu. O’ kendi deyimiyle bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağını çok genç yaşta kavrayan çok araştıran, okuyan, sorgulayan ve susmayan bir gazeteciydi. Medyanın sesinin kısıldığı şu günlerde ülkemizin O’na her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Uygarlığa giden yolda ancak ve ancak Atatürk devrim ve ilkelerine sahip çıkarak ilerlenebileceğini söyleyen, ödünsüz bir Atatürkçü, laik cumhuriyetçi, kalpaksız bir kuvayi milliyeciydi Uğur Mumcu ve 21 Ekim 1999 tarihinde evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu yaşamını yitiren ADD Genel Sekreteri, Cumhuriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı İlhan Selçuk üstad Kışlalı’nın katlinden sonra ne demiş, söz verelim; Ahmet Taner Kışlalı… Kemalist!… Bu tek sözcük, cinayeti tasarlayanların kimliklerini ele veriyor. Uğur Mumcu, Cavit Orhan Tütengil, Onat Kutlar, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ‘tan sonra Ahmet Taner’e mi sıra gelmişti?… Kışlalı’dan sonra sıra kime gelecek?.. Bu cinayet yalnız bir yazarın öldürülmesi değil… Cumhuriyet’in kundaklanması değil… Laik Cumhuriyet’in demokratikleşmesini dinamitlemek isteyenlerin bilinçli eylemi…Uğur Mumcu’yu yitirdiğimizi haber veren Cumhuriyet’in başlığı: ”Susmayacağız!..” Acının zehirli dumanı genzimizi yakarak bizi gözyaşlarına boğarken yinelemenin zamanıdır; 1923 Devrimi’nin laik Cumhuriyeti’ne kastedenler Cumhuriyet yazarlarını tek tek öldürebilirler…Ancak Cumhuriyet yaşayacak, sonunda kendileri kahrolacaklardır. Evet susmayacağız. Aydınlanmanın öncüleri olan ve hayatlarını inandıkları bu ilkeler uğrana veren devrim şehitlerimizi yaşattığımız ve uğruna öldükleri ilkeleri gençlerimize anlattığımız, öğrettiğimiz sürece bu mücadelede başarılı olabilir ve emperyalist güçlere karşı dimdik ayakta durabiliriz. Konuşmamı, Kurucu Genel Başkanımız Prof.Dr.Muammer Aksoy’un şu sözleriyle bitirmek istiyorum; Uygarlıktan yana olanlar, gerilikten yana olanlar kadar yürekli ve özverili olmadıkça, Türkiye’nin aydın ufuklara doğru gidişi sürdürülemez, dahası orta çağ karanlığına gömülmesi önlenemez…”