kıbrıs ingiltere londra lefkoşa
DOLAR
32,5601
EURO
34,8812
STERLIN
40,5897
BITCOIN
$66.680
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
LONDRA
Parçalı bulutlu
12°C
LONDRA
12°C
Parçalı bulutlu
Perşembe Hafif yağmur
11°C
Cuma Hafif yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
13°C
Cumartesi Hafif yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
15°C
Pazar hafif yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
15°C

Yeni Soğuk Savaş mı?

29.11.2014
0
A+
A-

Batı ile Rusya arasındaki ilişkilerin özellikle Ukrayna bağlamında bayağı gerginleştiğini biliyoruz. Kısa süre önce Avustralya’da yapılan G-20 zirvesi bu gerginliği açık bir şekilde ortaya koydu.

Batı ile Rusya arasındaki ilişkilerin özellikle Ukrayna bağlamında bayağı gerginleştiğini biliyoruz. Kısa süre önce Avustralya’da yapılan G-20 zirvesi bu gerginliği açık bir şekilde ortaya koydu. Kanada Başbakanı Stephen Harper’in Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’e söylediği “E, galiba elini sıkacağım ama sana söyleyeceğim tek bir şey var. Ukrayna’yı terketmelisin” sözleri durumu özetliyor. Batılı liderlerin takındığı sert tavır karşısında Putin zirveden erken ayrılmak zorunda kaldı. Bunun ötesinde hemen hemen her gün basında Batı-Rusya gerginliği ile ilgili haberler var. Rusya Batı’ya yönelik askeri faaliyetlerini artırdı. Yakın geçmişte İsveç, kıyılarında Rus denizlatısı arıyordu. Rus savaş uçaklarının hava sahasını ihlal ettiği gerekçesi ile Finlandiya kendi savaş uçaklarını havalandırdı. Baltık ülkeleri Rusya ordusunun faaliyetleri konusunda diken üstünde. Rus nükleer savaş uçakları ABD’ye daha yakın uçuyor. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. İşte bu çerçevede sık sık “yeni Soğuk Savaş” söylemleriyle karşılaşıyoruz.

20. yüzyıldaki Soğuk Savaş’ın ne zaman başladığı konusunda farklı değerlendirmeler yapılır ama 1947’de başladığı görüşü ağırlıktadır. 1947’den Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1991 yılına kadar olan dönem Soğuk Savaş dönemidir. Bir yanda ABD’nin, diğer yanda Sovyetler Birliği’nin başını çektiği bu Soğuk Savaş’ta nükleer savaş tehlikesi insanlığın başında Demokles’in Kılıcı gibi sallanıyordu. 1962 Küba krizi sırasında nükleer savaşa ramak kalmıştı. İki süper güç birbirleriyle doğrudan savaşmasa da dünyanın çeşitli yerlerindeki savaşlarda taraflardan birini destekleyerek veya bir süper gücün bulaştığı savaşta (örneğin Vietnam’da ABD, Afganistan’da Sovyetler Birliği) diğer süper güç onun rakiplerini destekleyerek bir birlerini zayıflatmaya çalışıyordu. O dönemdeki Soğuk Savaş’ın arenası tüm dünyaydı. İdeolojik bir kavgaydı. “Komünist sistem mi, kapitalist sistem mi daha iyi” kavgasında insanların desteğini, kalbini kazanma savaşıydı. Bir yanda NATO, diğer yanda Varşova Paktı vardı. İki askeri ittifak arasındaki hat (özellikle Avrupa’da) çok netti. Bölünmüş Berlin ve Charlie geçiş noktası, Batı ve Doğu şeklide bölünmüş Avrupa bunun sembolüydü. Soğuk Savaş başlar başlamaz Batı’nın geliştirdiği somut bir strateji (containment) vardı. Amerikalı diplomat George Kennan tarafından geliştirilen bu strateji Soğuk Savaş boyunca uygulandı ve istenen sonucu verdi. Kennan, ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği analizde ve daha sonra Foreign Affairs dergisinde X imzası ile yayınlanan makalesinde, kuşatılan Sovyetler Birliği’nin kendi iç sorunları nedeniyle çökeceğini öngörmüştü. 1991’de bu öngörü gerçekleşti ve Soğuk Savaş bitti.

Şimdi yaşananlar, yukarıda çok özet şekilde aktarılan Soğuk Savaş döneminden oldukça farklıdır. Evet, Rusya ve Batı yine karşı karşıya ama arada çok önemli farklılıklar var. Öncelikle ideolojik bir kavga yok. “Hangi sistem daha iyi?” sorusuna cevap aranmıyor. Rusya’nın derdi insanlığı kendi sisteminin üstünlüğü konusunda ikna etmek değildir. Rusya da kapitalist bir ülkedir. Ama, devlet kapitalizmi ön planda. Putin’in hareket noktası Marksizm gibi evrensel bir ideoloji değil Rus milliyetçiliğidir. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasını “en büyük felaket” olarak nitelemesinin nedeni Rusya’nın emperyal gücünün azalmış olması, toprak kaybetmiş olmasıdır. Putin’in amacı Rusya’nın gücünü ve etkisini eski Sovyet coğrafyasına yaymak, mümkünse bazı toprakları geri almaktır. Kırım’ın ilhakı bu yönde atılmış bir adımdı. Rusya ve Batı arasında fikirsel planda, değerler düzeyinde görüş ayrılıkları elbette var. Ama, bu Marksizm- kapitalizm tartışmasından faklı. Sonuçta Rusya, ne ideolojik, ne coğrayfa, ne de ekonomik güç olarak Sovyetler Birliği değil. Sovyetler Birliği, Amerikan ekonomisinden daha güçlü bir ekonomi oluşturma iddiasındaydı. Rusya ise gelirinin büyük kısmını doğal kaynaklarını satıştan elde eden bir ülke. John McCain, onu “benzin istasyonu” diye nitelerken çok da haksız değildi. Ekonomik olarak yükselen ve ABD’ye rakip olan güç Çin’dir. Rusya, Çin’e enerji ihraç ediyor ama sonuçta rakiptirler. Rusya, nükleer bir güç ama Sovyetler Birliği’nin askeri gücüne sahip değil. Varşova Paktı tarihte kaldı. NATO’nun genişlemesini engellemeye çalıştı, başarılı olamadı. Batı’nın şimdi Rusya konusunda bütünsel bir strateji geliştirdiğini söylemek ise mümkün değil. Bu konuda tartışmalar devam ediyor.

Özetleyecek olursak Rusya’nın yayılmacı bir politika izlediği, Sovyet coğrafyasına doğrudan veya dolaylı olarak yeniden hakim olmak istediği, gerilimi tırmandırdığı, Suriye’de ABD’nin çabalarına çomak soktuğu doğrudur. Ama, 20. yüzyıldakine benzer bir “Soğuk Savaş”tan söz etmek abartılı olur. Putin’in güçlü olduğu için değil, zayıf olduğu için şimdiki politikaları uyguladığı görüşü daha mantıklı gibi.

Fransız uluslararası ilişkiler uzmanı Dominique Moisi, “Getting to yes with Putin” başlıklı makalesinde çok önemli tespitler yapıyor. Putin’in başarılarının AB içindeki bölünmeler ve kararsızlıklardan kaynaklandığını belirterek üç şey öneriyor. Kararlılık, politikada netlik ve karşılıklı kabul edilebilir bir uzlaşıyı bulma isteği. Moisi’nin önerisi  Batı’nın bütünsel bir Rusya stratejisi oluşturmasında yardımcı olabilir.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.